Soğuk Bir Gece Masalı
Kelimeler mi içimi
parçalayan yoksa suskunluklar mı bilemiyorum. Gece yarısı olmuş çoktan, yaza yakışmayan,
onunla adeta inatlaşan soğuk bir hava var dışarıda.’’ Bu mevsimde ürpermek ne
garip.’’ diyorum….
Sıcağın ortasına
düşen bir soğuk… Belki geceden alıyor gücünü, belki gökyüzünü sahipsiz bırakıp
giden Ay'ın yokluğu cesaretlendiriyor onu kim bilir… Düşüncelerimle boğuşurken
birden kendimi aslında hep olduğum ama bir türlü görünmeye cesaret edemediğim
yerde buluyorum. Yavaş yavaş yaklaşırken ‘’O zaman tadını çıkaralım.’’ dediğini
duyar gibi oluyorum. Asla vazgeçmeyecek…. Hayallerinin yarım kalmasına izin
vermeyecek hiçbir zaman… Beklenmedik bu soğuğa meydan okumayıp, bütün hücrelerine
işlemesine izin vermesinden belli. İncecik pijamalarıyla balkonda oturmasını ancak
böyle açıklayabiliyorum içimde.
Hiç hareket etmeden
oturuyor, gözlerini de kapatmış sanki bir şeyler mırıldanıyor gibi. Yanına
yaklaşıyorum iyice ne dediğini anlamaya çalışıyorum, çekiniyorum bir yandan da
orada olduğumu anlarsa diye. Sanırım beni fark etmedi ya da bazen yaptığı gibi
orada olduğumu fark etmemiş gibi yapıyor. (Hangisi olduğunu asla
anlayamayacağım çünkü bu konuda oldukça başarılı.) Karşısına geçiyorum usulca
oturup onu seyretmeye koyuluyorum. Kimi zaman gülümsüyor gibi geliyor, kimi zaman
hüzünlü duruyor, gözleri kapalı ama sürekli hareket ediyor. Rüya mı görüyor
acaba? Ama uyanık gibi de duruyor. Anlayamıyorum. Birden sanki bir şey diyecekmiş
gibi açıyor ağzını sonra vazgeçiyor heralde sadece nefes alıp kapatıyor ağzını,
belki de sadece nefes almak için açmıştı zaten ağzını. O kadar fazla havaya
ihtiyaç duyar ya insan bazen , öyle bir durumda belki de yalnızca…
Birkaç saat geçti
sanırım. Üşüdü iyice farkındayım. O da farkında üşüdüğünün ama neden hala
kalkmadığını bilmiyorum. Ne onu ısıtabilirim ne de kalkmasına yardımcı
olabilirim. Bir şey var aklında belli ve o her ne ise onu halletmeden
kalkmayacak kesin. Hiçbir zaman aklındakini çözmeden önüne bakmadı ki, arkasına
bakmayalı ise yıllar oluyor… Böyle konusuyorum ama bunların hepsi tahmin. Tam
olarak ne düşündüğünü hiçbir zaman anlamadım, ben bile anlamadım. Açıkları
vardı elbet her insan gibi, bazen gözlerinin hareketsiz, donuk bakışlarından
bazen ise dümdüz duran ve hiçbir his yansıtmayan dudaklarından anlaşılırdı.
Daha kaç saat
oturacak acaba o sandalyede, güneş doğana kadar mı acaba? Bu kadar çok
üşümüşken güneşin onu ısıtmasına izin verecek miydi ki ? O kadar derinlerine
işlemişken soğuk etkisinin hemen yok olmasına müsaade edecek miydi bu sefer?
Öğrenmişti belki de mücadele etmesinin hiçbir
işe yaramadığını. Belki oturmaktan yorulur, belki beni hisseder bu
sefer? Gerçi orda oturduğumu ve neler düşündüğümü biliyor bu sefer.
Hissedebiliyorum. Böylesine bilinçli olup, böylesine bilmiyormuş gibi
davranmasına anlayamayacağım hiçbir zaman. Tam olarak neyi, neden, nasıl
sakladığını da bilemeyaceğim…
Gözlerini aralamaya
başladı yavaş yavaş… Şöyle bir etrafını süzüyor ve munzurca gülümsüyor. Belli
ki noktalamış cümlelerini, yarımları tamamlamış, soruları silmiş cevaplar
yerleştirmiş… Derin bir nefes alıyor ve uzun uzun nefesini veriyor sanki
hepsini içinden atar gibi…
İçeri geçerken sanki
olduğum yöne bakıp gülümsüyor ya da bana öyle geliyor. ‘’Böylesi sanırım daha
iyi’’ diyorum uzaklaşırken yavaş yavaş. ‘’ Böylesi daha iyi…. ‘’
Yorumlar
Yorum Gönder