ATEŞ

   

   Çocukken kocaman bir ateşin üstünden atlamak nasıl eğlenceli, nasıl keyif vericiydi... Yıllar geçtikçe ne ateşler yakıldı , hem de öyle ateşler yakıldı ki üstünden atlamaya kimse cesaret edemedi...

   Ateşlerin içinden korkusuzca geçtiğini, geçebileceğini anlatmaya çalışan ancak bu çabasının içinde çaresiz, umutsuz hatta yeniden dirilme çabası içinde olan varlıklar da yok değil. Onları anlatırken sonuna nokta bile koymak istemeyeceğimiz cümleler kurarız bana kalırsa. Eksiltili cümleler... Çünkü hiç bir zaman bir yükleme sahip olamayan ,yalnızca kelime kalabalığı içinde yüceldiğini hisseden varlıkların bana hissettirdikleri şey bu kesinlikle. Bunlar sadece biraz yaşamsal gözlemlerin renklendirilmeye çalışılmış tablosu.

  Mesela ortada koskocaman bir ateş... Kimisinin yüzünü aydınlatıyor,kimisinin her yanına vurmuş alevlerin aydınlığı, kimisi ise onca ihtişamın gölgesinde kalmayı başarabilmiş! Ne garip, bazılarının önü var arkası yok adeta... 
  Yalnızca önünü gösteren biri bazen alevlerin arkasından gülümser ama bu gülümseme insanı ürpertir. Çünkü yüzünü parlatan ateşin arkasından gülümserken gözlerindeki karanlık belirir... Bir de seslenir...Kahkahadan bozma, temeli hüzün ile örülmüş, çaresizliğini, zavallılığını hissettiren bir ses ile...
  Gizli perdelerde oynatmaya çalıştığı gölge oyunlarının keşfedilmiş olması huzursuzlandırır onu belli ki.  Gerçi etrafına ördüğü duvarların içindeki varlığın, tüm çıplaklığıyla ortaya serilmesinden kim olsa huzursuzlanır!

   Diğer yandan diğerleri ateşin içinden korkusuzca atlamak için uzun kuyruklar oluştururlarken, o sıcağa rağmen yine de güneşten gelecek bir damla sıcaklığa sığınabilmek için dua edenler var, ne garip! Herkes koşmaya çalıştığını sanarken, aslında olduğu yerde duruyor farkında değiller....

  Kenarda oturup izlemeyi tercih etmemden mi, içinden geçerken neler hissedeceğimi zaten bildiğimden mi tam kestiremiyorum ancak o uzun kuyruğun içindekilerle her karşılaşmam sonucunda daha geniş açılardan hissedebiliyorum onları. Arkası olmayan varlıkların; sağını, solunu, sakladığı her zerresini görebiliyorum. Kurulan cümlelere yeni kelimeler ekliyor, hissedilen ritimleri daha canlı akıtıyor, işitilen seslere yepyeni notalar ekliyorum.

  Eğer yalnızca ısınmayı düşleselerdi, derin karanlıklarda boğulmazlardı... Isındıkça titreşen her bir hücrelerinde hissettikleri enerji yerine hırslarının, heveslerinin onları daha çok ısıtacağına inamasalardı belki insan olmanın tanımına yaklaşabilirlerdi.... Ne yazık, ne acı.... Isınmak isterken ne çok insan(!) titredi soğuktan.......
  


Yorumlar

Popüler Yayınlar